Rüyamda annem ve babamın yanındaydım… Ama beşikte bir bebektim… Üstüm başım kan içindeydi. Annem ve babam bana sarılıp ağlıyorlardı. Beni üç tane uzun boylu kara çarşaflı erkek mi kadın mı olduğunu anlamadığım şeye veriyorlardı… Bu üç şey bana bakıyor ve etimi sıkıyorlardı… Tırnakları bıçak gibi keskindi… Uyandığımda kan-ter içindeydim… Daha sabah olmamıştı. Uyanıp bahçedeki lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamak istedim. Odadan çıktım…
Kapıyı kapattım , bu sefer üst katta Azad’ı duydum… Onun sesiydi ve bu sefer emindim… Yemek saatinde olduğu gibi yankı değildi. Azad’ın merdivenlerini çıkmaya başladım… Odasının kapısı kapalıydı ama odada bir ışık olduğu belliydi , uyumamıştı.
Adım attıkça Azad’ın sesi daha net duyuluyordu… Arapça konuşuyordu…
Acaba telefonla mı konuşuyor , yoksa hoca dediği adam mı geldi diye düşündüm… Kapıyı çalacaktım ama gecenin bu saatinde evin içinde geziyor oluşum onu rahatsız edebilirdi…
Merdivenlerden iniyordum ancak Azad’ın sesi iyice yükselmişti… Bağrışı neredeyse köyden bile duyulabilirdi… Ancak yine de duymamış gibi yapıp uykuma devam etmek istiyordum…
Azad’tan bir tehlike geleceğini hiç düşünmüyordum.
Odama girip uyumaya çalışmaya devam ettim… Azad’ın sesleri eşliğinde zor da olsa uyumuştum… Sabah olduğunda aşağıya indim Azad yoktu.
Üst kata odasına çıktım , kapıyı tıklattım , ses vermedi.
Tekrar çaldım yine ses vermedi.O sırada arkamda “Beni mi aradın” diye beliriverdi… Korkup bağırmıştım.
Azad güldü… “Kahvaltı hazır hadi gel” dedi…
Korkmuştum ama bir şey diyemedim… Dün gece gelen sesleri sormak istiyordum ama cesaretimi toplayamamıştım…
Azad köye doğru ilerledi atıyla… Bana da bir at gelmişti…
“Bu at nerden” diye sordum…
“Köyden aldım… Okul işlerin için işine yarar” dedi…
Teşekkür ettim , ben de atladım ata… Azad köye doğru gidiyordu , ben de artık ödev için yola çıkmaya karar verdim.
Toprak örnekleri toplayıp fotoğraflar çektim… Atın üstüne atlayıp köye doğru gitmeye başladım. Köye giden patikadan geçerken ağaçların arasında 2 tane gölge gördüm… Bembeyaz karlı havada o kadar net gözüküyorlardı ki , emindim gördüğüme.
Simsiyah çarşaf içindeydiler , boyları çok uzundu iki insan boyundaydılar… Hızlı hızlı yürüyorlardı… Korkmuştum , peşlerinden gitmek imkansızdı o anki korkuyla.
Köye varmıştım… Köy kahvesine gittiğimde insanlar beni hoş karşıladı… Çay söyleyip benle sohbet ettiler…
Her şeyin yolunda olduğunu söyledim… Azad’ın zaman zaman dengesiz hareketler yapabileceğini , anlayışlı olmam gerektiğini söylediler.
Hiç de dedikleri gibi birisi olmadığını söyledim Azad’ın… Kahvede oturduktan sonra Azad’ın evine doğru gittim… Atı kapının önündeydi.Alt kapı da açıktı.
Kapıdan içeri girip
“Ben geldim kardeşim” dedim…
Ses gelmiyordu… “Azad” diye seslendim… Ortalıkta hala Azad yoktu…
Kendi odamın olduğu kata çıktım… Ses seda yoktu yine…
En üst kata çıkıp Azad’ın odasına bakmam gerekiyordu , evin her yerini aramıştım…
Azad’ın kapısının önüne geldiğinde içeriden Azad’ın sesi geliyordu… Yine Arapça konuşuyordu ancak bu sefer farklı bir ses daha vardı sanki… Çok ince , çok tiz bir sesti… Sanki bir yandan da enstrüman sesi gibi geliyordu.
Sesler iyice yükselmişti ve ben gerçekten korkuyordum… Kapının altından dumanlar çıkıyordu…
“Azad !” diye bağırıp içeriye girdim…
Azad odadaydı… Ama bir gariplik yoktu ortada… Sadece yüzüme bakıyordu öylece.Ne oldu kardeşim der gibi bir ifade takındı.
“Bağırıyordun , acı çekiyor gibiydin Azad.” dedim… Öyle bir hal takınıyordu ki kendimi şizofrenmiş gibi hissediyordum.
“Ben mi ?” diye sordu…
Kapıyı kapattım , bu sefer üst katta Azad’ı duydum… Onun sesiydi ve bu sefer emindim… Yemek saatinde olduğu gibi yankı değildi. Azad’ın merdivenlerini çıkmaya başladım… Odasının kapısı kapalıydı ama odada bir ışık olduğu belliydi , uyumamıştı.
Adım attıkça Azad’ın sesi daha net duyuluyordu… Arapça konuşuyordu…
Acaba telefonla mı konuşuyor , yoksa hoca dediği adam mı geldi diye düşündüm… Kapıyı çalacaktım ama gecenin bu saatinde evin içinde geziyor oluşum onu rahatsız edebilirdi…
Merdivenlerden iniyordum ancak Azad’ın sesi iyice yükselmişti… Bağrışı neredeyse köyden bile duyulabilirdi… Ancak yine de duymamış gibi yapıp uykuma devam etmek istiyordum…
Azad’tan bir tehlike geleceğini hiç düşünmüyordum.
Odama girip uyumaya çalışmaya devam ettim… Azad’ın sesleri eşliğinde zor da olsa uyumuştum… Sabah olduğunda aşağıya indim Azad yoktu.
Üst kata odasına çıktım , kapıyı tıklattım , ses vermedi.
Tekrar çaldım yine ses vermedi.O sırada arkamda “Beni mi aradın” diye beliriverdi… Korkup bağırmıştım.
Azad güldü… “Kahvaltı hazır hadi gel” dedi…
Korkmuştum ama bir şey diyemedim… Dün gece gelen sesleri sormak istiyordum ama cesaretimi toplayamamıştım…
Azad köye doğru ilerledi atıyla… Bana da bir at gelmişti…
“Bu at nerden” diye sordum…
“Köyden aldım… Okul işlerin için işine yarar” dedi…
Teşekkür ettim , ben de atladım ata… Azad köye doğru gidiyordu , ben de artık ödev için yola çıkmaya karar verdim.
Toprak örnekleri toplayıp fotoğraflar çektim… Atın üstüne atlayıp köye doğru gitmeye başladım. Köye giden patikadan geçerken ağaçların arasında 2 tane gölge gördüm… Bembeyaz karlı havada o kadar net gözüküyorlardı ki , emindim gördüğüme.
Simsiyah çarşaf içindeydiler , boyları çok uzundu iki insan boyundaydılar… Hızlı hızlı yürüyorlardı… Korkmuştum , peşlerinden gitmek imkansızdı o anki korkuyla.
Köye varmıştım… Köy kahvesine gittiğimde insanlar beni hoş karşıladı… Çay söyleyip benle sohbet ettiler…
Her şeyin yolunda olduğunu söyledim… Azad’ın zaman zaman dengesiz hareketler yapabileceğini , anlayışlı olmam gerektiğini söylediler.
Hiç de dedikleri gibi birisi olmadığını söyledim Azad’ın… Kahvede oturduktan sonra Azad’ın evine doğru gittim… Atı kapının önündeydi.Alt kapı da açıktı.
Kapıdan içeri girip
“Ben geldim kardeşim” dedim…
Ses gelmiyordu… “Azad” diye seslendim… Ortalıkta hala Azad yoktu…
Kendi odamın olduğu kata çıktım… Ses seda yoktu yine…
En üst kata çıkıp Azad’ın odasına bakmam gerekiyordu , evin her yerini aramıştım…
Azad’ın kapısının önüne geldiğinde içeriden Azad’ın sesi geliyordu… Yine Arapça konuşuyordu ancak bu sefer farklı bir ses daha vardı sanki… Çok ince , çok tiz bir sesti… Sanki bir yandan da enstrüman sesi gibi geliyordu.
Sesler iyice yükselmişti ve ben gerçekten korkuyordum… Kapının altından dumanlar çıkıyordu…
“Azad !” diye bağırıp içeriye girdim…
Azad odadaydı… Ama bir gariplik yoktu ortada… Sadece yüzüme bakıyordu öylece.Ne oldu kardeşim der gibi bir ifade takındı.
“Bağırıyordun , acı çekiyor gibiydin Azad.” dedim… Öyle bir hal takınıyordu ki kendimi şizofrenmiş gibi hissediyordum.
“Ben mi ?” diye sordu…