“Peki neden sen de gitmiyorsun bu köyden ?” diye sordum.
“Gidemem” dedi…
“Neden” diye sordum tekrar…
Cevap vermedi… Ben odaya çıktım , 5-10 dakika sonra da Azad’ın odasına çıktığını duydum.
Uykuya dalamıyordum bir türlü… Alt kata inip Azad’ın sigaralarından bir kaç tane aldım ve odaya çıktım. Odanın penceresini açtım sigara kokusu dağılsın diye… Sigarayı içime çektikçe küllerin tutuşma sesini dinliyordum… Duman gecenin karanlığında çok net belli oluyordu ve dağılışını izliyordum , bunu ergenliğimden beri yaparım.
Sigarayı içtikten sonra pencereyi kapatmaya gittim… Odanın penceresi sokak kapısının önüne bakıyordu ve evin kapısının önünde 2 tane uzun çarşaflı şeylerden gördüm… Çok net bir şekilde duruyordu. Gözümün önündeydiler… Sesler çıkardım , ancak rahatsız olmadılar… Atlarımızın yanında öylece eve bakıyorlardı…
Dualar okumaya başladım… Bildiğim bütün duaları sureleri okuyordum ama onlar hala ordaydı…
Üst kata çıkıp Azad’ın kapısına vurdum , kapısı kitliydi ve açmıyordu…
Köyde gece 12’den sonra elektrikler giderdi , lambalar da yanmıyordu…
Korkarak aşağıya indim , o zaman cinlerin insanları görünce kaybolduğunu duymuştum ve bu kulaktan dolma bilgiye güvenip kapıya doğru ilerlemeye başladım… Sokak kapısını açtım , o iki şey hala önümdeydi.
Onlara doğru yaklaşırken ikisi birden çok ince bir sesle çığlık atmaya başladı… Ağaçlardan kuşlar uçuşuyor , atlar sağa sola koşturuyordu… O iki şey öylesine tiz , öylesine ince bir ses çıkarmıştı ki sanki kulaklarım sağır olmuştu…
Ben korkudan titreyerek , ağlıyarak yere çöktüm… O sırada kapıdan Azad çıktı.
“Bi neleke heyyem” diyip onları uzaklaştırdı… Daha sonra yanıma koştu…
Sadece Azad diyebiliyordum…
“Korkma kardeşim , onlar bizim güvenliğimiz için burdalar… ” dedi…
Sadece titriyordum… Orada belki 1 saat öylece kaldım ve zor zahmet eve girebildim.
Eve girdik… Salonda tekli koltuğa oturdum. Azad ağzında sigarasıyla bir şeyler soruyordu…
“Gördün mü ? Onlarla göz göze geldin mi ?” diyordu… Hatırlamıyordum…
Sadece gitmek istiyordum burdan… Azad’ın sorularına cevap vermeden üst kattaki odaya çıkıp eşyalarımı toplamak istedim. Azad kalkmama izin vermedi.
“Oktay… Onlarla göz göze geldin mi gelmedin mi ?” diye sordu… Sakinleşmiştim biraz daha , evet geldim dedim… Azad’ın yüzü düştü…
“Yapmaman gereken bir şey yaptın” dedi…
“Ben gidiyorum buralardan , işte sana yapmam gereken bir şey… ” dedim.
Sigarasını söndürdü…
“Ve eüzül cann , hak kabre cinn” dedi… Ev sanki sallanıyor gibiydi… Dünya ayaklarımın altından kaymıştı sanki.. Merdivenlerden aşağıya doğru yüz üstü düştüm…
“Onlardan kaçabileceğini mi sanıyorsun ?” dedi…
Azad söylediği bir söz ile beni bu hale getirebilmişti… Arkasında o çarşaflı şeyler belirmişti…
“Şu an senin için dünyadaki en güvenli yer bu ev Oktay… ” dedi…
Doğru söylediğini düşünüyordum , söyledikleri mantıklı şeylerdi…
Devamı part 12 de
“Gidemem” dedi…
“Neden” diye sordum tekrar…
Cevap vermedi… Ben odaya çıktım , 5-10 dakika sonra da Azad’ın odasına çıktığını duydum.
Uykuya dalamıyordum bir türlü… Alt kata inip Azad’ın sigaralarından bir kaç tane aldım ve odaya çıktım. Odanın penceresini açtım sigara kokusu dağılsın diye… Sigarayı içime çektikçe küllerin tutuşma sesini dinliyordum… Duman gecenin karanlığında çok net belli oluyordu ve dağılışını izliyordum , bunu ergenliğimden beri yaparım.
Sigarayı içtikten sonra pencereyi kapatmaya gittim… Odanın penceresi sokak kapısının önüne bakıyordu ve evin kapısının önünde 2 tane uzun çarşaflı şeylerden gördüm… Çok net bir şekilde duruyordu. Gözümün önündeydiler… Sesler çıkardım , ancak rahatsız olmadılar… Atlarımızın yanında öylece eve bakıyorlardı…
Dualar okumaya başladım… Bildiğim bütün duaları sureleri okuyordum ama onlar hala ordaydı…
Üst kata çıkıp Azad’ın kapısına vurdum , kapısı kitliydi ve açmıyordu…
Köyde gece 12’den sonra elektrikler giderdi , lambalar da yanmıyordu…
Korkarak aşağıya indim , o zaman cinlerin insanları görünce kaybolduğunu duymuştum ve bu kulaktan dolma bilgiye güvenip kapıya doğru ilerlemeye başladım… Sokak kapısını açtım , o iki şey hala önümdeydi.
Onlara doğru yaklaşırken ikisi birden çok ince bir sesle çığlık atmaya başladı… Ağaçlardan kuşlar uçuşuyor , atlar sağa sola koşturuyordu… O iki şey öylesine tiz , öylesine ince bir ses çıkarmıştı ki sanki kulaklarım sağır olmuştu…
Ben korkudan titreyerek , ağlıyarak yere çöktüm… O sırada kapıdan Azad çıktı.
“Bi neleke heyyem” diyip onları uzaklaştırdı… Daha sonra yanıma koştu…
Sadece Azad diyebiliyordum…
“Korkma kardeşim , onlar bizim güvenliğimiz için burdalar… ” dedi…
Sadece titriyordum… Orada belki 1 saat öylece kaldım ve zor zahmet eve girebildim.
Eve girdik… Salonda tekli koltuğa oturdum. Azad ağzında sigarasıyla bir şeyler soruyordu…
“Gördün mü ? Onlarla göz göze geldin mi ?” diyordu… Hatırlamıyordum…
Sadece gitmek istiyordum burdan… Azad’ın sorularına cevap vermeden üst kattaki odaya çıkıp eşyalarımı toplamak istedim. Azad kalkmama izin vermedi.
“Oktay… Onlarla göz göze geldin mi gelmedin mi ?” diye sordu… Sakinleşmiştim biraz daha , evet geldim dedim… Azad’ın yüzü düştü…
“Yapmaman gereken bir şey yaptın” dedi…
“Ben gidiyorum buralardan , işte sana yapmam gereken bir şey… ” dedim.
Sigarasını söndürdü…
“Ve eüzül cann , hak kabre cinn” dedi… Ev sanki sallanıyor gibiydi… Dünya ayaklarımın altından kaymıştı sanki.. Merdivenlerden aşağıya doğru yüz üstü düştüm…
“Onlardan kaçabileceğini mi sanıyorsun ?” dedi…
Azad söylediği bir söz ile beni bu hale getirebilmişti… Arkasında o çarşaflı şeyler belirmişti…
“Şu an senin için dünyadaki en güvenli yer bu ev Oktay… ” dedi…
Doğru söylediğini düşünüyordum , söyledikleri mantıklı şeylerdi…
Devamı part 12 de